Skip to main content
All Posts By

Cresa-Admin

Aynalı Oda ve Crowell Yöntemi ile Tanı ve Tedavi

crowell-yontemi

Aynalı Oda Nedir?

Aynalı oda; ayna ile bölünmüş bir alanda ebeveyn ve çocuk oyun oynarken çocuğun izlendiğini fark etmeden diğer odadan hekimin gözlem yapabildiği bir odadır. Kliniğimizde bulunan Aynalı Oda sayesinde, çocuk ortamda yabancı olmadan, sanki ev ortamındaymış gibi değerlendirilir.

Crowell Yöntemi Nedir?

Anne –baba ve çocuk etkileşimini ayrıntılı gözlemleyebildiğimiz yarı-yapılandırılmış bir inceleme yöntemidir. Crowell yöntemi hem tanı koyma hem de tedavi alanında katkı sağlamaktadır.

Crowell Yöntemi;

  • Serbest oyun
  • Oyuncak toplama
  • Yapılandırılmış oyun
  • İlişkisel aktivite
  • Ayrılma ve kavuşma olmak üzere beş bileşenden oluşur.
  • Yaklaşık 45 dk sürer.

Crowell Yöntemi Boyunca;

Ebeveynlerin serbest oyun sırasındaki becerileri, çocuğun oyun örüntüsü, ebeveynin çocuğun başlattığı oyunu sürdürebilme, çocuğun ipuçlarını algılama ve kavram kullanma becerileri, karşılıklı ses tonu, yüz ifadesi, duygusal ulaşılabilirlik gibi pek çok kriter değerlendirilir.

Crowell yöntemi ile değerlendirme sonucunda;

  • Anne, baba ve çocuk etkileşimi
  • Bağlanma örüntüsü
  • Ebeveyn tutum ve becerileri
  • Aile içi iletişim hakkında bilgi sahibi olunur.
  • Otizm başta olmak üzere, bağlanma sorunları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, zihinsel yetersizlikler, gelişim gecikmesi, davranım problemleri, kural- sınır problemleri, konuşma bozuklukları gibi pek çok rahatsızlığın tanısı daha sağlıklı bir şekilde konulur.

Crowell yöntemi tedavide de kullanılmaktadır. Bu yöntem ile ebeveyn danışmanlığı verilerek ebeveynlik becerileri ve güvenli bağlanma paterni desteklenir. Otizm ve diğer rahatsızlıklarda ebeveyne oyun eğitimi ile etkileşim rehberliği sağlanır.

EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) Terapi Tekniği

EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) Terapi Tekniği:

Travma Sonrası Stres Bozukluğu tedavisinde etkin olarak kullanılan EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) Terapi Tekniği 1987 yılında Dr. Francino Shapiro tarafından bulunmuştur. Shapiro sıkıntılı bir gününde kafasında birçok sıkıntılı düşünce ile yolda yürürken birden sıkıntısının kaybolduğunu fark eder. Bunun nasıl olduğunu araştırmak için geri dönüp ne yaptığına tekrar tekrar bakar. O süreçte hızlı hızlı göz hareketleri yaptığını fark eder. Bu göz hareketlerini meslektaşları ve hastalar üzerinde denemeler yaparak zenginleştirir ve EMDR terapi tekniğini bulur.

EMDR’ yi daha iyi anlamak için beyin yapılarından bahsetmek gerekir. Sağ beyin örtük bellektir ve travmatik anılar burada depolanır. Duyusal, emosyonel, dağınık ve otomatiktir. Sözel değildir, bilinçli hatırlama olmaz ve beyin semptom çıkarır. Sol beyin ise açık bellektir, sözel, hikayesel, bilinçli, sistemli ve düzenlidir. Sol beyindeki bilgiler daha doğru kodlanır.

Travmatik anılar beynin sağ tarafında depolanır ve işlenmeden travmanın en etkili, acı veren yerinde takılıp kalarak, orada dönüp durur. Böylece hikaye akıp bir sona ulaşamaz. Yeni bilgi işleme sistemi de engellenir. Yani travmatik anı bellekte kaygı, sıkıntı, semptom oluşturan travmanın orijinal haliyle donup kalır.

EMDR’nin göz hareketleri veya herhangi iki yönlü uyarım verme tekniği ile sağ beyinden sol beyine bilgi akışı sağlanmış olur. Hem filmin akıp bir sona ermesi (takılıp kalmaması) hem de doğru hatırlanıp, boşlukların doldurularak, yeniden öyküleştirilmesi sağlanmış olur. Böylece dağınık, karmakarışık olup, beyinde büyük bir alan kaplayan, sıkıntı veren anılar daha düzenli hale gelerek daha az yer kaplar.
EMDR “Travma Sonrası Stres Bozukluğu”, “Akut Stres Bozukluğu”, “Travmatik Yas”, “Disosiasyon”, “Konversiyon”, “Kronik Ağrı”, “Somatik Belirti Bozuklukları”, “Obsesif Kompulsif Bozukluk”, “Panik Atak”, “Özgül fobiler”, “Yeme Bozuklukları” ve “Bağımlılık” gibi pek çok psikolojik rahatsızlığın tedavisinde kullanılan oldukça etkili bir yöntemdir.

Özetle EMDR, Psikodinamik, Bilişsel Davranışçı, Danışan Merkezli, Beden Temelli ve Etkileşimsel üyeleri birleştiren 8 aşamalı bir teknik olup, tüm bu temel psikiyatri yaklaşımlarının sentezidir.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (Dehb) Nedir?

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (Dehb) Nedir?

DEHB; dikkat dağınıklığı, yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı hareketlilik ve dürtüsellik (fevrilik) belirtileri ile giden; bu problem davranışların çocuğun hayatını olumsuz etkileyecek kadar yoğun ve yaygın olması ile kendini gösteren nörogelişimsel bir bozukluktur.

Çocuk ve ergenlerde DEHB görülme sıklığı %5-10 arasındadır. Erkek çocuklarda daha sık görülmektedir.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte en sık nedeni genetik yatkınlıktır diyebiliriz. DEHB genetik yatkınlık nedeni ile kişinin beyninde dikkatin sürdürülmesini ve davranış kontrolünü sağlayan beyin bölgelerin gelişiminde aksaklık olması sonucu ortaya çıkabilir. Annenin gebelikte sigara , alkol kullanımı veya yoğun stres yaşaması, prematürite, düşük doğum ağırlığı gibi durumların varlığının da DEHB ortaya çıkma riskini arttırdığı bilinmektedir.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu hatalı anne-baba tutumlarının yol açtığı bir disiplin sorunu değildir. Diğer bir deyişle DEHB olan çocuklar aileleri tarafından kural konamamış, düzgün yetiştirilememiş, “şımarık” çocuklar değillerdir. DEHB temel olarak bir tür bilişsel işlevler sorunudur. DEHB’li çocuklar beyinlerindeki davranış kontrolünden sorumlu “stop düğmesi” düzgün çalışmayan çocuklardır.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (Dehb) Belirtileri Nelerdir?

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nda üç temel problem alanı tanımlanmaktadır; dikkat eksikliği, hiperaktivite (aşırı hareketlilik) ve dürtüsellik (fevrilik). Bu üç temel belirtinin yanı sıra gelişimsel, duygusal, öğrenme ve hareketleri planlama ile ilgili sorunlar ve motivasyon düşüklüğü gibi ek belirtiler de sıklıkla eşlik eder.

Dikkat Eksikliği Alt Boyutu;

Dikkati; öğrenme için odaklanabilmek becerisi, öncelikleri ayırt etme, uyanıklığı ayarlama, kendini ve eylemlerini kontrol edebilme gibi bir dizi zihinsel süreç olarak tanımlayabiliriz.

DEHB’de konsantre olamama, dikkatin kısa süreli oluşu, çabuk dağılma söz konusudur. Özellikle detaylara odaklanmakta güçlük, çok fazla dikkatsizce basit hata yapma, unutkanlık, eşyalarına sahip çıkamama, örneğin yazı yazma gibi uzun zaman alacak ve zorlayıcı görevlerden kaçınma bu alanla ilgili yaşadıkları zorluklar arasındadır.

Ebeveynlerden en sık duyduğumuz yakınmalar; “dalgın”, “unutkan”, “bizi duymuyor, defalarca aynı şeyi söylememiz gerekiyor”, “derse dikkatini vermiyor”, “çok basit hatalar yapıyor”, “yanında oturmazsan dersi asla tamamlayamaz”, “ödevleri bitirmek saatler sürüyor” ya da bazen tam tersini görürüz; 10 dakika içerisinde hızlıca ödevlerini bitirip pek çok yanlış yaparlar.

Peki neden bazı çocuklar odaklanmakta bu kadar zorlanıyorlar?

Dikkatin sürdürülmesinden sorumlu olan iki sistem vardır. İlki “odaklanma” sistemidir. ikincisi ise dikkatini başka yöne kaymasını engelleyen “fren” sistemidir. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunda temel sorunun fren sisteminde olduğunu söyleyebiliriz. Yani etraftan gelen ses, ışık, hareket veya zihninden geçen düşünceler çok daha şiddetli algılanır. Bu da dikkatin dağılmasına neden olur. Kimi zaman aileler çocuklarının her ayrıntıya dikkat ettiğini, kendilerinin fark etmediği şeyleri bile fark ettiklerini söyler. Bu durum dikkatin iyi olduğunu göstermez, aksine fren sisteminin çalışmadığına, dikkatin tavşan gibi zıpladığında dair bir kanıttır.

Aileler için bir diğer kafa karıştırıcı durum da şudur; çocuğun istediği zaman çok güzel odaklanıyor olmasıdır. Örneğin bazı DEHB’li çocuklar saatlerde bilgisayar oynayabilir. Tam da bu noktada aslında DEHB’nin “hiperfokus” belirtisinden bahsetmiş oluruz. Yani DEHB’li bir çocuk ilgi alanı dahilinde olan, keyif aldığı aktivitelerde normalden daha fazla odaklanabilir. Ancak zihne sıkıcı gelen aktivitelerde (dersler gibi) dikkatini toplamakta ve sürdürmekte zorlanacaktır.

Tabi ki her odaklanma güçlüğü nedeni “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)” değildir ve çok farklı ruhsal sorunda da dikkatsizlik bir belirti olarak eşlik edebilir. Sorunun neden kaynaklandığı bir Çocuk ve Genç Psikiyatristi tarafından yapılacak psikiyatrik değerlendirme ile tespit edilebilir.

Hiperaktivite ve Dürtüsellik Alt Boyutu;

Bu grupta tanımladığımız belirtiler sürekli kıpır kıpır olma, yerinde duramama, sürekli hareket etme isteği, uzun süre aynı yerde oturamama, koşturup durma, eşyaların üzerine tırmanma şeklinde görülür. Çok konuşma, sessiz bir şekilde oynamaya çalışmakta güçlük diğer özellikleridir. Dürtüsellikten kastettiğimiz ise düşünmeden eyleme geçme, acelecilik, sırasını bekleyememe, sabırsızlık, düşünmeden konuşma, iki kişi konuşurken araya girme, sorulara tamamlamadan cevap vermek gibi özellikler ile kendini gösterir.

Hiperaktivite ve dürtüsellik alt boyutuyla ilgili olarak ebeveynlerden en sık duyduğumuz yakınmalar “çok hareketli”, “uzun bir süre yerinde oturamaz”, “yemek yerken bile sürekli dolaşıyor”, “ayağı dursa eli durmuyor”, “masada sürekli kıpırdanıyor”, “çok ısrarcı”, “istediğini yaptırana kadar ısrar ediyor”, “telefonla bile konuşamıyorum”, “sürekli araya giriyor”, “çok acele ediyor” ve “arkadaşları ile konuşmaktan dersi dinlemiyor”… liste bu şekilde uzayıp gider. Tüm bu belirtileri değerlendirirken dikkat etmemiz gereken bazı durumlar söz konusudur. İlk olarak tüm bu saydığımız belirtilerin 2-4 yaş dönemindeki çocuklar için çoğunlukla normal kabul edebileceğimiz davranışlar olduğunu unutmamalıyız. Bir diğer dikkat etmemiz gereken durum bu belirtilerin bir veya ikisinin varlığının her çocukta görülebileceğidir. Bizlere bu davranışların Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu kaynaklı olduğunu düşündüren şeyler pek çoğunun bir arada olması, şiddetinin fazla olması ve her şeyden önemlisi çocuğun hayatını olumsuz etkiliyor olmasıdır.

Dehb (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) Tanısı Nasıl Konulur?

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu tanısı bir Çocuk ve Genç Psikiyatristi tarafından yapılan değerlendirmeler ile konulur. Özellikle DEHB Belirtilerinin birden fazla ortamda gözlenip gözlenmediği, belirtilerin şiddeti, yoğunluğu ve en önemlisi çocuğun/gencin hayatını ne kadar olumsuz etkilediğine bakarak tanı koymak gerekir.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) klinik gözlem sonucunda teşhis edilse de tanı koymaya yardımcı psikolojik ve psikometrik testler de mevcuttur.

En sık kullanılan yardımcı testler: “MOXO Dikkat Testi”, “nöropsikolojik test bataryası” ve “WİSC-R , WİSC-IV” gibi zeka testlerinin alt parametreleridir. Klinik pratiğimde en sık tercih ettiğim test “Moxo Dikkat Testi”dir.

MOXO Dikkat Testi; dikkat, zamanlama, hareketlilik ve dürtüsellik alanlarında objektif değerlendirme yapılması amaçlı geliştirilmiş, bilgisayar başında uygulanan bir testtir. Gerekli görülmesi halinde çocuğun kapasitesinin, öğrenme, dikkat ve algılama becerilerinin değerlendirilebildiği WİSC-R ve WİSC-IV gibi zeka testleri de uygulanabilir. Ayrıca ebeveynler ve öğretmenler tarafından doldurulan ölçekler aracılığı ile alınan bilgiler ile klinik değerlendirmelerde elde edilen veriler karşılaştırılarak problemin boyutu ortaya konulur.

Son olarak bilmemiz gereken, DEHB tanısına yardımcı olabilecek herhangi bir kan, idrar tahlili veya BT,EEG,MR gibi bir görüntüleme yönteminin OLMADIĞIDIR!!!

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunda Tedavi Yaklaşımları

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunda Tedavi Yaklaşımları

Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite sorunlarına müdahale etmede öncelikli amaç çocuğun akademik başarısını arttırmak veya hareketliliğini azaltmak ya da ailelerin ve okulun şikayet etmesini önlemek değildir. DEHB olan çocuklar erken dönemden itibaren çok fazla eleştirilen, örselenen ve hayatlarını yetersiz/beceriksiz/başarısız/işe yaramaz/sevilmeyen biri olduklarına dair olumsuz inançlar geliştirmelerine neden olan çok sayıda deneyimle geçiren çocuklardır. Tedavide temel önceliğimiz bu olumsuz inançların önlenmesi olmalıdır. Çünkü bu inançlar DEHB sorunlarına kaygı bozukluklarının, depresyonun veya davranışsal sorunların eklenmesine neden olmaktadır.

Tedavi çocuğun/gencin yaşı göz önünde bulundurularak, problemlerinin şiddeti, eşlik eden diğer psikiyatrik sorunların varlığına göre kişiye özel olarak oluşturulmalıdır.

Okul öncesi dönemde ilk olarak tercih edilmesi gereken tedavi yöntemi ebeveyn eğitim programlarıdır. Ancak unutulmaması gereken şey DEHB’nin nörobiyolojik bir tablo olduğu, sorunun kaynağı olan beyindeki dopamin ve noradrenalin seviyelerini düzenlemenin herhangi bir terapi yöntemiyle tek başına mümkün olmadığıdır. Bu nedenle çocuğun kişilik gelişiminin olumsuz etkilendiği, yetersizlik inançlarının gelişmeye başladığı noktada, ilaç tedavisi ile desteklenmesi gerekmektedir. Ancak tek başına ilaç tedavisi yeterli gelmeyecektir. İlaç tedavisi mutlaka psikososyal yaklaşımlar, ebeveyn eğitimi ve davranışçı tedaviler ile desteklenmelidir. Ayrıca tedavi sürecinde çocuk psikiyatristi-ebeveynler-öğretmenler iş birliği içinde olmalıdır. Genel hatlarıyla Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunda “Çocukla BDT”, Aile Eğitimi”, “İlaç Tedavisi” ve “Okulla İşbirliği” olmak üzere 4 tip tedavi yöntemi bulunmaktadır. Okul öncesi dönemde ilk seçenek “Aile Eğitimi” olup, okul çağı çocuklarda en etkili tedavi yöntemi davranışçı müdahalelerde birlikte ilaç tedavisidir.

Kliniğimizde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu tedavisinde yapılanlar;

Çocukla dikkat ve davranış sorunlarına yönelik kontrol mekanizmalarını geliştirecek bilişsel davranışçı terapi uygulaması
“Aile Eğitimi” programı: Programın içeriği; ebeveynlere DEHB hakkında kapsamlı bilgi verilmesi ve yanlış bilgilerin düzeltilmesi, ön yargıların değiştirilmesi, özel zaman uygulaması, çocuğun olumlu davranışlarına ilgi gösterme ve pozitif pekiştireç verme, çocuğun çevreye zarar vermeden kendi kendini oyalamasının sağlanması, puan sistemi uygulaması ve kısıtlama uygulaması olmak üzere 8 basamaktan oluşmaktadır.

Medikal Tedavi: DEHB tedavisinde kullanılan ilaçlar psikostimülanlar ve psikostimülan dışı ilaçlar olarak ikiye ayrılmaktadır. En sık kullanılan ve ilk tercih ilaç grubu psikostimülanlardır. Ülkemizde psikostimülan olarak sadece metilfenidat bulunmaktadır.

Öğretmenle iş birliği; öğretmenlere yapılması gerekenler konusunda danışmanlık hizmeti sağlanmaktadır. Öğretmenle iş birliği içinde olmak aynı zamanda çocuk hakkında kapsamlı bilgi alma, hem de çocuğun gidişatını yakından takip etme imkanı sağlayacaktır.

Ebeveynlerin Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ile İlgili Yapabilecekleri:

  • Güvenli, kaliteli, destekleyici ve teşvik edici bir ortam sağlamak,
  • Çocuğun sorumluluklarını onun yerine yapmamak, ancak yapabilmesi için fırsatlar yaratmak,
  • Mümkün olduğunca olumlu sosyal davranışları cesaretlendirmek, ödüllendirmek (not: davranış ve ödül arasındaki süre kısa tutulmalı ki çocuk hangi davranışının takdir edildiğini anlayabilsin)
  • Çocukla ilgili önce ödülü, sonra kısıtlamayı gündemde tutmak,
  • Ödülleri belli periyotlarla değiştirmek,
  • Beklemesi gereken durumlarda dikkat dağıtıcı oyunlar bulmak, yaratıcı olmak (sadece sabırlı ol demek yeterli olmayacaktır),
  • Uzun görevleri küçük parçalara ayırmak,
  • Çalışırken ne kadar zaman kaldığını ve zamanın ne kadar hızlı geçtiğini gösterecek bir saat kullandırmak,
  • Çocuklar yapılması gereken şeyleri aklında tutma konusunda sorun yaşarlar, bu nedenle çocuğa uyarıcı notlar hazırlamak,
  • Çocuğa talimat verilmesi gerekiyorsa çocuğun yanına gidip, omzuna dokunarak, kısa net ve anlaşılır komut vermek ve gerekirse çocuktan tekrar etmesini istemek.
  • Rutin spor veya aktivite programı organize etmek,
  • Özel zaman etkinliği düzenlemek ( her gün 20 dk olacak şekilde)
  • Çocuğun başka insanlara karşı sorumluluğunu artırmak,
  • Bol espri yaparak ilişkiyi sıcak ve canlı tutmak,
  • Daha çok dokunmak, daha az konuşmak (söylenmemek!),
  • Daha çok eylemde destek olmak ve daha az söylenmek!,
  • Yeni girilecek ortamlarla ilgili çocuğa bilgi vermek,yeni ortamla ilgili 2-3 kuralı hatırlatmak ve yeni ortama girdiğinde olumlu davrandığı takdirde ödüllendirmek,
  • Problem çıkaracak ortamların tahmin ederek, bir B planı hazırlamak,
  • Önceliklerini sıralaması konusunda çocuğa yardımcı olmak,
  • Affedici olmayı denemek (kendine, çocuğuna ve başkalarına karşı).

Öğretmenlerin Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ile İlgili Yapabilecekleri:

  • Öğrencinin dikkatini daha uzun süre verebilmesi için öğretmene yakın olan, ön bir sırada oturtulması,⠀⠀
  • Öğrencinin iyi anlaşabileceği, çalışkan bir arkadaşı ile birlikte oturtulması,⠀⠀
  • Ödevini veya çalışmasını tamamlayabilmesi için ek süre verilmesi,⠀⠀
  • Uzun görevlerin küçük parçalara; uzun komutların küçük komutlara bölünmesi,⠀⠀
  • Öğrencinin dikkatinin derse ve konuya yoğunlaşması için sık sık göz göze gelmek, ona yumuşak ve sevecen bir şekilde dokunmak yardımcı olabilecek yöntemlerdir.⠀
  • Öğrenci sınıfta hareketli bir görünümde ise göreve bir süre ara vermek, hareketliliği olumlu bir yöne çevirmek için tahta silme, arkadaşlarına ödev kağıtları dağıtma veya masasındaki eşyaları düzenleme gibi bir görev verme,⠀⠀
  • Öğrencinin küçük, uygunsuz davranışlarını görmezden gelme, ⠀⠀
  • Olumlu davranışları övgü sözleri ile veya sarılma gibi davranışlar ile ödüllendirme,
  • Öğrencinin uygun zamanlarda söz alabileceğini ve düşüncelerini söyleyebileceğini belirtip söz aldığı zamanlarda onu dinleme,⠀⠀
  • Sorulara yanıt vermek için çabaladığında bu çabayı görmek ve övmek yardımcı olabilecek tutumlardır.

Son söz olarak, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunu yönetebilmek için çocuk psikiyatristi, ebeveynler ve öğretmenler her zaman iş birliği içerisinde hareket etmesi gerektiği hiç unutulmamalıdır.

Flash EMDR Nedir?

Flash EMDR Nedir?

EMDR Terapi tekniği üzerinden 2017 yılında geliştirilen, oldukça yeni bir terapi tekniği olan FLASH tekniği, “kişiyi olumsuz yaşam olaylarına maruz bırakmadan travmada çözülme sağlaması” özelliğiyle EMDR tekniğinden ayrılır. Travmada oldukça hızlı ve etkili sonuçları olan FLASH EMDR Tekniğini gelin biraz daha yakından tanıyalım.

Anılarımız, kimliklerimizin temel yapı taşlarıdır ve insan olmanın anlamını tanımlamaya yardım ederler. Tam olarak doğru ve sürekli olmasalarda bizi yeni durumlara doğru götüren manyetikler pusulalardır. Anılarımız aracılığı ile hayatta yolumuzu tayin ederiz. Yeni bir hobi edinirken, yeni dans adımları öğrenirken, yabancı birine yaklaşırken, uzaklaşırken, herhangi bir şeyden haz alırken veya tiksinirken, motive olurken, öğrendiğimiz bilgileri nasıl kullanacağımızı belirlerken, anılar bize birer pusula olurlar.

Öğrenme sürecinde işlenmemiş, yüksek şiddette korku, çaresizlik duyguları ile sıkışıp kaldığımız anılar ise “Travmatik Anı” hüviyeti kazanmış olur. Ve manyetik pusula daha güçlü bir şekilde bizi kendine çeker ve her hareketimizi, her kararımızı yönlendirmeye başlar.

Travmatik anılar, etrafları olumsuz duygularla çevrili olduğundan daha sabit ve stabildir. Anılarımız hakkında bilmemiz gereken başka birşey ise anıların; genetik yapımız, biyolojik yapımız (miraç özelliklerimiz), yaşam olaylarımız ve olaylara yaptığımız atıfların bileşkesi sonucu oluştuğudur. Gelecek ve mizaç özelliklerimizi değiştiremesekte anıların hafıza merkezindeki etkilerden kişiyi kurtarabiliriz. Geçmişin esiri olmak zorunda değiliz. Yani, hafıza merkezimizin bazı özelliklerinden faydalanarak olumsuz yaşam olaylarının kişideki etkilerini azaltabiliriz. FLASH Tekniği de tam olarak hafıza merkezinin bu olağanüstü yeteneğini kullanarak kişiyi olumsuz yaşam olayına maruz bırakmadan travmada çözülme sağlamaktadır.

Dışarıdan tehlike-tehdit algılandığında bunun işlendiği ilk yer hafıza merkezidir. Tehdit geldiğinde hafıza merkezi ile beyin sapı arasında kısa bir yol oluşur. Beyin düşünmeye fırsat bulamadan refleks bir tepki geliştirir. İşte “Savaş-Kaç” ve “Dona-Kal” tepkileri böyle gelişmiştir. FLASH Tekniğinin amacı biyolojik olarak buradaki kısır döngüyü bozmaktır.
Terapist küçük bir tetikleyici ile hafıza merkezi (hipokampüs) – travma merkezi (limbik sistem) arasındaki süreci başlatır, limbik sistemi olumlu duygularla doyurarak, bilinçli zihne getirmeden de travmatik anıyı işler.

FLASH EMDR Tekniğini bilgisayar virüs programına benzetebiliriz. “Bilgisayarınıza virüs bulaştığını düşünün. Virüs programını çalıştırıyorsunuz ve program virüsü temizlemeye başlıyor. Siz bu sırada ekran karşısında virüs programını izlemezsiniz. Keyifli bir şeyler izlerken, ara ara ne durumda olduğunu görmek için virüs programına bakarsınız o kadar. Program temizleme işini tamamlayınca iki ekranı da kapatıp hayatınıza daha kaliteli bir bilgisayar ile devam edersiniz”. Hafıza merkezi de bu iki ekran gibi çalışır.

Zaten bilgisayar işletim sistemleri insan beyninden esinlenerek yapılmış aletler değil midir?

FLASH EMDR Tekniği “Travma Sonrası Stres Bozukluğu”, “Akut Stres Bozukluğu”, “Travmatik Yas”, “Disosiasyon”, “Konversiyon”, “Kronik Ağrı”, “Somatik Belirti Bozuklukları”, “Obsesif Kompulsif Bozukluk”, “Panik Atak”, “Özgül fobiler”, “Yeme Bozuklukları” ve “Bağımlılık” gibi pek çok psikolojik rahatsızlığın tedavisinde kullanılan, kişiyi olumsuz yaşam olaylarına maruz bırakmadan iyileşme sağlayan, son derece hızlı ve etkili bir yöntemdir.

Başlat
Size nasıl yardımcı olabiliriz?